Dondurma yanlışlıkla mı icat edildi?
Hayatımızın vazgeçilmez lezzeti dondurma, bir kazayla mı doğdu? Bu sorunun cevabını merak edenler için dondurmanın icadı ve ardındaki yaratıcı deha hakkında bilgiler.

Tarihçilere göre, dondurmanın ilk ataları sandığımızdan çok daha eski. İmparator Nero’nun, dağlardan getirttiği karları meyve sularıyla karıştırıp ziyafetlerde sunduğu rivayet edilir. Ya da 3000 yıl önce Çinlilerin, sütü pirinçle karıştırıp karın içine koyarak dondurduğu bilinir. Bu örnekler bize gösteriyor ki, gıdaları soğukla birleştirme fikri, tamamen bilinçli ve kasıtlı bir eylemdi. Ancak o, bugünkü dondurma değildi; daha çok tatlı bir kar ve buz karışımıydı.
Asıl hikaye, lezzetli ve kremsi dondurmayı yaratan o sihirli ana, yani kimyasal bir keşfe dayanıyor. Birisi, buz ile tuzu karıştırarak suyun donma noktasını daha da düşürebileceğini keşfetti. Bu, bir kabın içindeki krema veya süt karışımını, dışarıdan buzlu tuz karışımıyla soğutarak dondururken aynı anda karıştırma (çırpma) imkanı sağladı. İşte o meşhur, pürüzsüz ve dondurma gibi dondurma böylece ortaya çıktı.

Sıcak bir yaz gününde, o tatlı soğukluğun verdiği rahatlamayı hepimiz biliriz. Kaşık kaşık yenen dondurmanın, sadece bir tatlıdan çok daha fazlası olduğunu, ruh halimizi iyileştiren büyülü bir gücü olduğunu düşünürüz. Peki, bu enfes lezzet, tarihin tozlu sayfalarında bir şans eseri, bir dikkatsizlik sonucu mu ortaya çıktı? Yani, dondurma yanlışlıkla mı icat edildi?
Bu soruya verilecek en dürüst cevap, dondurmanın icadının büyük bir ihtimalle bir “kaza” olmadığı, aksine insanlığın merakının ve yaratıcılığının bir ürünü olduğudur. Bu keşfin yolculuğu, farklı kültürlerde farklı şekillerde şekillenmiştir.
Dünya’nın Dondurma Macerası: Bir Keşif Hikayesi
Dondurmanın ilk ataları sandığımızdan çok daha eski. M.Ö. 4. yüzyılda Persler, kış aylarında yaptıkları buzu saklayarak yazın şerbetlerini soğutur ve ondan dondurulmuş tatlılar hazırlardı. İmparator Nero’nun, dağlardan getirttiği karları meyve sularıyla karıştırıp ziyafetlerde sunduğu rivayet edilir. Ya da 3000 yıl önce Çinlilerin, sütü pirinçle karıştırıp karın içine koyarak dondurduğu bilinir.

Asıl dönüm noktası ise, lezzetli ve kremsi dondurmayı ortaya çıkaran kimyasal keşif oldu. Orta Çağ’da, birisi buz ile tuzu karıştırarak suyun donma noktasını daha da düşürebileceğini fark etti. Bu, bir kabın içindeki krema veya süt karışımını, dışarıdan buzlu tuz karışımıyla soğutarak dondururken aynı anda karıştırma (çırpma) imkanı sağladı. Bu keşif, İtalya’dan dünyaya yayıldı ve dondurmanın bugünkü kremalı formunun temeli atıldı. Bu bir tesadüf değil, bir amaca yönelik yapılan deneyin sonucuydu.
Türklerin Dondurma Sanatı: Sadece Bir Lezzet Değil, Bir Kültür

Dondurma bu noktada bir keşiften ibaretken, Türkler bu soğuk lezzeti sadece bir tatlı olmaktan çıkarıp, bir sanat eserine dönüştürdü. Bu hikaye, hiç şüphesiz Maraş Dondurması ile başlar. Türklerin dondurmaya getirdiği en büyük katkı, onun kıvamını ve dokusunu tamamen değiştirmektir.
Bu farkın ardında iki mucizevi bileşen yatar:
Salep: Salep orkidesinin köklerinden elde edilen bu un, dondurmaya o meşhur sakız gibi uzayan, erimeyen kıvamını verir. Salep, dondurmayı sadece soğuk bir tatlı olmaktan çıkarıp, adeta yenen bir sanata dönüştürür.
Keçi Sütü: Kahramanmaraş bölgesine özgü keçi sütü, dondurmaya kendine has, zengin ve aromatik bir tat katar.
Geleneksel Maraş dondurmasının sunumu da başlı başına bir performanstır. Dondurma ustalarının uzun metal çubuklarla yaptığı teatral hareketler, dondurma deneyimini sadece bir lezzet şöleninden çıkarıp, kültürel bir ritüele dönüştürür. Bu, bir kaşığı bir dondurmaya daldırırken hissettiğiniz sadece lezzet değil, aynı zamanda bir mirasın dokunuşudur.
Fotoğraf: fikriyat






