Kemoterapinin yan etkileri

Kemoterapi ve kanser tedavisi tümörün histolojik yapısına, metastaz varlığı olup olmamasına ve hastalığın aşamasına göre belirlenir.

12.06.2023
Kemoterapinin yan etkileri

Kanser tedavisi hastaları tedavi etme, hastalığı kontrol altında tutma ya da palyatif olarak hastanın yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini arttırmak amacıyla yapılmaktadır. Sıklıkla uygulanan kanser tedavileri cerrahi, radyoterapi ve kemoterapidir.

 

Kemoterapi Kemoterapinin bulunuşu 1940’lı yıllarda ilk sitotoksik ilaç olan Nitrogen Mustardın bulunmasına dayanır. II. Dünya Savaşı sırasında 100 ton Mustard gazı taşıyan geminin batması sonucu Dr. Alexander tarafından yapılan araştırmalarda bu gaza maruz kalan askerlerde lökopeni saptanmış ve bundan esinlenerek üretilen 12 nitrogen mustard ile lenfomalı hastalarda ilk başarılı sonuçlar alınmıştır.


KEMOTERAPİNİN YAN ETKİLERİ

 

 

Kemoterapinin yan etkileri Kemoterapi alan kanser hastalarının tedavinin yan etkileriyle karşılaşmalarında, kanserin türü, lokalizasyonu ve yaygınlığı, uygulanan tedavinin çeşidi ve dozu, hastanın cinsiyet, yaş, sosyokültürel özellikleri etki etmektedir.

 

 

Kemoterapinin fiziksel yan etkileri ağrı

 

 

Ağrı, vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, organik bir nedene bağlı olan veya olmayan, organizmanın zedelenmeye karşı gösterdiği savunma mekanizması olarak ortaya çıkan, kişinin geçmişteki deneyimleri ile ilgili hoş olmayan bir duygu olarak tanımlanmaktadır.

 

 

Kanserin kendisine, tanı işlemlerine ve tedavisine bağlı olarak gelişen ağrı kanser ağrısı olarak tanımlanır. Kanser ağrısının periferal ve merkezi nöropatiye neden olduğu için ağrı yapabileceği literatürde belirtilmektedir.

 

 

Kanser ağrısı; hastanın günlük aktivitesine, duygusal yaşamına, motivasyonuna, aile ve yakınları ile etkileşimine ve genel yaşam kalitesi üzerine oldukça fazla olumsuz etki yarattığı için en önemli problemlerden olup, kanser hastalarında yüzde 80 yüzde 90 oranında görülen bir semptomdur.

 

 

Bulantı kusma

 

 

Bulantı, medullada kusma merkezinin bir kısmının veya çok yakın ilişkisi olan bir bölgenin bilinçaltı uyarılmasının bilinçli olarak tanınmasıdır.

 

KANSERDE KUSMA

 

 

Kusma ise gastrointestinal kanalın üst bölümünde herhangi bir alanın aşırı irrite edilmesi, 14 gerilmesi veya aşırı uyarılabilir hale geldiği durumlarda üst gastrointestinal kanalın içeriğinden kurtulma yöntemidir.

 

Tedavi sonrası bulantı ve kusmanın antiemetik ilaçların varlığına rağmen halen yüzde 50 oranında hastalarda görüldüğü literatürde belirtilmektedir.

 

 

Genç yaş, kadın olma, alkol kullanım öyküsü, şiddetli ağrı gibi bireysel faktörlerin bulantı kusma riskini arttırdığı belirtilmektedir.

 

 

Bulantı akut olarak, kemoterapi almaya başladıktan birkaç dakika veya saat içinde gelişirken, gecikmiş bulantı tedavi sonrası 24-72 saat içinde gelişmektedir.

 


Kemoterapiye bağlı olarak ortaya çıkan bulantının oluş mekanizmaları kesin olarak açıklanamamıştır.

 

 

Değişik ilaçların merkezi sinir sistemi üzerinde etkili olduğu ancak bazılarının periferik yoldan da etki gösterip bulantı ve kusmaya yol açtığı bilinmektedir (Perry, 2008). Bu iki yan etkinin kontrol altına alınamaması hastada aneroksi, dehidratasyon, sıvı elektrolit dengesizliğine neden olarak tedaviye ara verilmesine neden olabilmektedir.

 

 

İştahsızlık Kemoterapi, hastalığın kendisi ya da korku, kaygı gibi birtakım duygular iştah kaybına neden olabilmektedir.

 

 

Tedavinin neden olduğu bulantı, kusma ya da tat ve koku almada bozulmanın yemek yeme isteğini azaltabileceği belirtilmektedir. İştah kaybının kemoterapi alan hastalarda yüzde 60- yüzde 65 oranında görüldüğü literatürde belirtilmektedir.

 

 

Hastalarda iştah kaybının yetersiz beslenmeye böylece malnitrüsyona, sıvı elektrolit dengesi bozukluklarına ve halsizliğe yol açtığı belirtilmektedir.

 

 

Tat değişikliği

 

 

Tat değişikliği, alınan tedavinin dil üzerindeki tat almayı sağlayan hücrelere zarar vermesiyle ortaya çıkan durumdur. Besin tüketimini engelleyen bu durum hastaların çoğunda özellikle et ya da yüksek protein içeren besinlerin ağızda metalik tat bırakması şeklindedir.

 

 

Yapılan bir çalışmada genç yaşta ve kadın olan hastaların daha çok tat değişikliği yaşadığı belirtilmektedir. Tat değişikliğine en çok yol açan kemoterapi ilaçları ise, cisplatin, carboplatin, cyclophosphamide, doxorubicin, 5- Fluorouracil’dir

 

KANSERE BAĞLI YORGUNLUK

 

 

Yorgunluk Kansere bağlı gelişen yorgunluk günlük aktivitelerin gerçekleşmesini engelleyen kanser veya kanser tedavisine bağlı gelişen inatçı, subjektif bir halsizlik hissi olarak tanımlanmıştır.

 

Yorgunluk kanserli hastalarda en sık görülen semptomlardan birisidir.

 

Literatürde bu oranın yüzde 25 ile yüzde 99 arasında değiştiği belirtilmektedir. Kemoterapi alan hastaların yüzde 45’inde bir hafta hafif, yüzde 33’ünde ise iki hafta sonrasına dek yorgunluk sürmektedir.

 

Hatta tedavi tamamlandıktan aylar, yıllar sonra bile hastaların yorgunluk yaşayabileceği belirtilmektedir Kemoterapinin yorgunluk yapıcı etkisi başlıca anemiye ve hücre yıkım ürünlerine bağlıdır. Yorgunluğa neden olabilecek faktörler ise kemoterapi ve diğer kanser tedavilerinin toksik etkileri, anksiyete ve depresyon varlığı, rol ve ilişkilerde bozulma, ağrı, bulantı kusma, yeterli beslenememeye bağlı enerji kaybı gibi faktörlerdir.

 

KEMOTERAPİYE BAĞLI GELİŞEN DİYARENİN NEDENİ

 

Kanser hücresinin görüntüsü

Kanser hücresinin görüntüsü

 

Diyare Kemoterapiye bağlı gelişen diyarenin nedeni bağırsakta aktif olarak çoğalan yüzeysel tabakanın hasarlanması sonucu emilimi sağlayan yüzeyin yok olmasıdır. Diyare durumunda bağırsak hareketleri günde 2-3 kez den fazla ve gaita günde 200 gramın üzerindedir.

 

Uzun süren diyarenin hastada sıvı elektrolit dengesizliklerine, iştahsızlığa ve malnütrisyona neden olabileceği, ayrıca, uykusuzluk, yorgunluk, seksüel aktiviteden kaçınma, sosyal izolasyon ve benlik saygısında azalmaya bağlı anksiye ve depresyon gibi psikolojik sorunlara da yol açabileceği belirtilmektedir.

 

KEMOTERAPİDE ANEMİ

 

 

Anemi Anemi kemoterapi alan kanser hastalarında yüzde 30 ile yüzde 90 arasında görülen önemli bir hematolojik sorundur Kemoterapiye bağlı anemide temel neden, kemik iliği depresyonudur.

 

Kemoterapi alan hastalarda nötropeni ve trombositopeninin tedaviden itibaren 7-14 gün içinde düzeldiği halde aneminin kronik seyir izleyebileceği belirtilmektedir.

 

Kaynak: Kemotrapi Alan Kanser Hastalarının Semptom Yönetiminde Kullandıkları Tamamlayıcı Tedavi Yaklaşımlarının Yaşam Kalitesine Etkisi Sema Üstündağ Hemşirelik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.